Post Modern Siyaset Sehrinde Dogruyu Aramak
20’inci yuzyilin ikinci yarisinin siyasi tarihine iyisi veya
kotusu ile hic kuskusuz damgasini vuran Amerika Birlesik Devletlerinin
baskentinde gazeteci olmak, eger DC’ye torpille atanmiyorsaniz, gercekten
egitim, tecrube, enerji, bilgi birikimi, analiz yetenegi, ve iyi bir netvork
gerektirir. Cunku Washington’da yasayanlarin tanimladigi gibi DC, sosyal,
siyasi ve ekonomik aglar ile orulmus post modern bir sehirdir. Bu karmasik ve
guclu aglar zincirinin, hayatin her alanini kapsadigi bir sehirde yasam
gazeteciler icin bir hayli zordur. Iste bu baglamda DC’de uzun yillar
gazetecilik yapmis olan Cumhuriyet gazetesinin Washington temsilcisi Elcin
Poyrazlar’in yazdigi polisiye kurgu roman, Gazetecinin Olumu’nu okurken DC’yi
bilenler ile bilmeyenler arasindaki farkin ayirdina vardim desem herhalde yalan
olmaz. Hayatimin belli bir donemini gecirdigim bu sehirde edindigim tecrube ve
bilgi, her ne kadar kurgu da olsa, Elcin Poyrazlar’in romaninda anlatmaya
calistigi mekanlar, kisiler ve olaylar ile hafizami tazeledi.
Washington’da Turk-Amerikan iliskilerinin dalgali oldugu bir
donemde bulunurken gece yarisi kendisine gelen bir telefonla hayati degisen bir
Turk gazetecisi olan Selin Uygar’in, siyaset ve Washington’da ki aglar
zincirindeki kisa bir kesitini anlatan bu romani daha iyi anlayabilmek icin Washington’u
da iyi bilmeniz gerekiyor. Cunku kurgu kisiler, mekanlar ve olaylar sizin sadece
roman okumak ile ilgili olan zevkinizi tatmin edebilir, fakat Washington’u
taniyorsaniz bu kitaptan daha zevk alabilirsiniz. Washington’u tanimak sadece
iki haftalik ziyaret ile ilgili degildir; insanlari, iliskileri, ve mekanlari da
kendi semtiniz gibi bilmenizi gerektirir. Poyrazlar’in bunu her ne kadar
hatalar da olsa Gazetecinin Olumu’nde basardigini dusunuyorum.
Romandaki Ulke gazetesinin Washington temsilcisi genc bir
bayan olan Selin’in, yasamini bir kenara birakirken isini yani gazeteciligi bir
yasam felsefesi olarak benimsemesini ve kendi celiskilerini anlatirken,
basindan gecen olaylari polisiye kurgu bicimde yaziya dokmustur. Zaten bu
celiskiyi, Elcin Poyrazlar, Gonul hanim ile Selin arasinda gecen konusmada da
yansitmisa benziyor: “Haber, haber, haber. Hepiniz aynisiniz diye veryansin etti
kadin, asktan, evlilikten, aileden once hep haber gelir degil mi?” (74). Bu
roman, her ne kadar bazi abartmalar olsa da, Washington’da ki bir gazetecinin
hayatindan kesittir. Bu kesit bize bulundugu sehirde ki diger gazeteciler,
diplomatlar, casuslar ve normal insanlar ile iliskilerini yansitir. Bu
iliskilerin bir kismi diplomatlar orneginde oldugu gibi cok yapmacik, az bir
kismi ise, Selin’in Maryland’ta ki Gizli Bahce Oteli ve sahipleri gibi samimi
guncel insanlari ve olaylari icerir. Zaten hayatin kendiside bu ince cizgiyi
korumak degilmidir.
Romandaki olaylar zinciri, Selin’in aldigi isimsiz bir
telefonda Vedat Oldu uyarisi ile baslar. Olen Vedat Yildirim, Washington’da
uzun yillar gazetecilik yapan Yeni Donem gazetesinin Washington temsilcisidir.
Onemli bir haberin pesindeyken kafasina kursun sikilarak oldurulmus ve cesedi
Potomac nehrinin kiyisina atilmistir. Hem gazetecilik hem de insani bir duygu
ile hareket eden Selin ise olayi cozmek icin ugras verirken kendisini Washington’un
karanlik dehlizleri ve iliskiler agi icinde bulur. Bu hem tehlikeli hem de
eglenceli bir surecide beraberinde getirir, her ne kadar Selin bunu tehlikeli de
bulsa, her gercek gazeteci gibi haberin pesinden gitme durtusu onu cesitli olaylarin
icine surukler. Kirli iliskiler agi icinde bazi Turk diplomatlarin samimiyetsiz
davranislari, gazetecileri bilgi almada kullanmak istemeleri, tehdit etmeleri,
veya bazi amerikalilarin onlari Turkiye’ye mesaj vermede kullanmalari, Washington’daki
gazetecileri ince bir ipte oynayan cambaza benzetir. Bu acidan eger Washington’a
torpille belli iliskiler agina takdim edilmek icin gelmediyseniz, isiniz bir
hayli zordur. Cunku Selin gibi kendi iliskilerinizi kendiniz yaratmaniz
gerekebilir, bagimsiz olmaniz demek, aslinda Washington’da yanliz olmaniz
demektir. Yanlizligin ise bir bedeli vardir, bu bedel sizin haber kaynaklarinizin
sinirlanmasi olarak sizi kisitlayabilir. O yuzden kendi haber kaynaklarinizi
kendiniz yaratirken Selin gibi, tecrubeli Amerikali kaynaklar bulmaniz gerekir.
Selin’in akil hocasi Matt Davis herhalde buna en iyi ornektir. Washington’u
bilen eski kurt bir gazetecinin hem iliskileri gucludur hemde tecrubesi ile
sizin yarariniza olabilecek tavsiyelerde bulunarak sizin onunuzu acabilir.
Selin’in belitttigi gibi “Washington gizli veya acik
herkesin ayni firinda ekmek yedigi kucuk bir koydu. O firinin tek urunu ise
politikaydi.” (18) Iste bu yuzden her ne kadar Turk elcileri, Turk gazetecilere
elciligin onlarin bir evi oldugunu soylesede bu hic bir zaman dogru degildir.
Elciligin gazeteciler ile olan iliskileri her zaman karisik olmustur, zaten
Selin bunu romanda, Vedat Yildirim’in Turk elciliginde basin atasesi Faruk ve
Kultur atesesi Mehmet ile olan karmasik iliskilerinde butun acikligi ile
gosterir (22). Diplomatlarin tehditkar tavirlari ile gazetecileri rahatsiz
etmeleri gayet dogal olarak gozukebilir, cunku diplomat icin gazeteci bir dost
degil, bir bilgi kaynagidir, ne kadar cok bilgi alirsa o kadar guzel kariyer
yapabilir. Bilgiyi alirken, yanlis yonlendirme de yapan bu eski burokratlara en
iyi ornek herhalde Henri Barkey’in yakin dostu eski Washington elcisi Namik Tan
olsa gerektir. Tan Washington’da ki Turk gazetecileri yanlis bilgilendirme ve
yonlendirmede ki ustaligi ve bunu amirlerine buyuk bir zevk ile anlatmasi bazi
diplomatlarin psikolojisini anlamada bize yardimci olabilir. Cunku
diplomatlarin amaci yukselmek elci olmaktir, gazetecinin ise haber yapmak ve
isini devam ettirmek. Washington bu baglamda aslinda herkesin ekmegini
pisirdigi firinidir. Bazilari vatan icin veya haber icin mucadele ederken
bazilari da Elcin Poyrazlar’in romaninda betimledigi dusuk karakterli kariyer
oyuncularidir.
Selin sadece diplomatlardan degil, gazetecilerin cikara
dayali kirli ve karmasik iliskiler aginida romaninda anlatir, belki de bunun en
guzel ornegi Express gazetesinin temsilcisi Resat Kurtman’dir (26). Romanda carpici baska bir ayrinti ise Selin’in
Amerikalilara daha fazla guvenmesidir. Selin’in, Tyler Gordon taniminda (28)
zaten bu acik bir sekilde belirtilirken bunun dogruluk payina katilmamak elde
degildir.
Selin’in kendisine “Vedat Oldu” haberini telefonda
bildirdigini zannetigimiz John Dike ile tanismasi, Washington’un taninmis
semtleri ve mekanlarinda bulusmasi, bulusurken Dike’in O’na aslinda Vedat’a
onerdigi haberi yapmasi icin yardim etmek istemesi bize DC’nin casusluk agi
ornegini sergilerken, bu ilginc oldugu kadar tehlikeli, bir o kadar da
eglenceli bir dunyaya bizi goturur. Iste bu asamada Selin’in Amerikali gazeteci
dostu Davis ile bulustugu Kramer kafeye gitmesi, Dike ile Kongre Kutuphanesinde
bulusmasi, Capital Hill’de oturmasi, Logan Circle’da yurumesi ve Georgetown’in
yuzyila yaklasan evlerinden bahsederken sehrin aslinda bir yasayan olarak
tasvirini yapmasi bizi sadece bir romana veya siyasi olaylar zincirine
baglamaz, ayrica bu sehiri tanimamiza da yardimci olur.
Vedat Yildirim’in cinayetini cozerken, Selin Uygar’in Ulke
gazetesi icin yaptigi ABD Ile Anlasmali Kavga haberi aslinda Poyrazlar’in bizi
sadece romana degil de yasanan siyasete de odaklanmamiz gerektigini vurguluyor
gibi (77). Cunku Turk-Amerikan iliskileri son 12 yilda sanki farki bir boyuta
girmis gibi gozukuyor. Romanin ilerleyen yerlerinde gazeteci Ali’nin MIT ajani
olarak ozel bir gorevle Washington’a gelmesi aslinda kitabin casusluk, siyaset
ve polisiye bir kurgu olmasini cok guzel ozetliyor denilebilir (90).
Poyrazlar’in romaninda anlatmaya calistigi sanki bizi gercek
olaylar zincirine goturmek istercesine kisa mesajlar verirken, Selin Uygar’in
Ulke gazetesi (106) veya Matt Davis ile birlikte New York Times (106) icin
yaptigi Turk-Amerikan iliskilerine dair haberler okurda acaba bunlar dogru
olabilir mi sorusunu akla getiriyor. Acaba romanda bahsedien Turkiye Basbakani
Cevat Koc ile ABD Baskan yardimcisi Dick Redford arasinda gecen konusma ve
Turkiye’de konuslandirilmak istenen ABD ozel kuvvetlerinden bir ekibin ve Dick
Redford’un Blackhawk adli silah sirketi ile olan iliskileri (162) bize aslinda
DC’nin karanlik ve bir o kadar da heyecanli dunyasina goturuyor.
DC gibi Post Modern bir siyaset sehrinde dogru yoktur;
siyasi, ekonomik ve sosyal cikarlar uzerine kurulmus iliskiler agi mevcuttur,
bu agda devlet, millet, vatan gibi kavramlar genelde Marks’in Kapital’in de
bahsettigi piyasa ekonomisinde ki alinip satilan urunler olarak algilanir, bu
baglamda bizim toplumumuzun anladigi dunya ya ters bir yapi oldugundan, bizim
etik ve ahlaki kavramlarimiz ile tanimlanamaz. O’nu anlayabilmek icin, o
surecin icine girmeniz gerekir; girdiginizde ise bambaska bir dunya ile
karsilasirsiniz, sizi celbeder, cunku bu surec guc, para, hirs kavramlari
uzerine kurulmus kapitalist yozlasmanin insandaki en ust noktasini teskil eder.
Bu baglamda Elcin Poyrazlar’in belirttigi gibi, DC’de “bilgi cok tehlikeli bir
silahtir, dogru kullanmazsaniz size oldurur” (36). Washington’dan hasbelkader
gecmis bazi Turk gazetecilerin yaptigi abartmali kitaplarin aksine, bir
Turk gazetecinin boyle bir calisma yapmasinin onemli oldugunu dusunuyorum. Her ne kadar Elcin Poyrazlar, bu ilk romaninda
Tom Clancy’nin amator bir versiyonu gibi gorunsede, bu polisiye kurgu romani, siyaset
ile ilgilenen ve Washington’u anlamak isteyen herkese tavsiye ederim.
[1] Tugrul Keskin Portland Devlet Universitesinde
Uluslararasi Iliskiler, Sosyoloji ve Afrika Arastirmalari konularinda ders
vermekte olup, ayni universitesinin Ortadogu Arastirmalari lisans programi
direktorudur.
No comments:
Post a Comment