Mosa Nkoko
5 Harfliler - 12 Ağustos 2015
Mosa Nkoko’nun aşağıdaki yazısı Rumeysa Ceylan tarafından çevirilmiştir.
Burada oturmuş, bu konuya nasıl başlamam gerektiğini düşünüyorum
çünkü söyleyecek çok şeyim var. Öncelikle, hepinize merhaba! Adım Mosa
ve siyahi bir Afrikalıyım; zaten biliyordunuz değil mi? Bu çağda hâlâ
siyahi insanların diğer ırkların göz dikmelerine maruz kalmalarına
inanamıyorum. Bakın, size ırkçılık kartını oynayacak değilim, hayır! O
taraklarda bezim yok. Son yazılarımda yurtdışındaki kişisel
deneyimlerimden bahsetmiştim ama bu sefer Türkiye’deki tüm siyahların
adına yazıyorum. Afro-Amerikan ya da Afrikalı olmanız farketmiyor,
siyahi olduğunuz sürece muhtemelen bu anlatacaklarım sizin de günlük
hayatınızın hikayesi ve burada anlatılanlar sadece öne çıkanlardan
bazıları.
Şimdiye kadar ırkım üzerine pek düşünmemiştim, ta ki Türkiye’ye
gelene kadar. Demek istediğim, siyahi olduğumu biliyorum ancak bu benim
için hiç bir mesele olmamıştı. Pek çok insan bana Türkiye’de siyahi
olmanın nasıl bir deneyim olduğunu sordu ve genelde onlara, “bana bu
soruyu 2 sene önce sorsan kabus olduğunu ve düşmanıma dilemeyeceğimi
söylerdim” diye cevap verirdim. Size Türklerin ırkçı olduğunu söylerdim
ancak bu tam olarak doğru değil. Bana göre “ırkçı” kelimesi çok güçlü
bir kelime, özellikle Türk halkı hakkında konuşurken aslında bu kelimeyi
alın ve çöpe atın; hatta yapabiliyorsanız yakın. Şöyle diyelim:
Türklerin bazılarının ırksal önyargıları var, bazıları ise fazla
meraklı; bu onların doğasında var. Kendilerine yabancı bir şey
gördüklerinde ona bakmak, dokunmak, onu hissetmek istiyorlar. Türkler
sadece siyahi insanlara değil, onlara yabancı görünen herkese gözlerini
dikiyor; ancak konu bize gelince sanıyorum ki derecesi biraz daha
değişiyor.
Türkiye’de siyahsanız kesinlikle size aval aval bakılacaktır. Bazı
bakışlar beğeni ya da meraktan ötürü ancak diğerleri yargılayıcı
olacaktır. Daha önce de belirttiğim gibi, neredeyse 2 senedir buradayım
ama hâlâ insanların bize egzotik meyvelermişiz gibi gözlerini diktiğini
gördüğümde üzülüyorum. Bu durum kendimizden şüphe etmemize sebep oluyor
çünkü bazı bakışlar görüntümüzde yanlış bir şey varmış etkisi yaratıyor.
Diğer herkes gibi, insanın kendisine yabancı bir şey gördüğünde
gözlerini dikmesini anlayabiliyorum ama bakılan bir insansa, bunu
karşınızdakini rahatsız ya da daha az insanmış gibi hissettirerek
yapamazsınız, hayır! Bu çok kaba. İnsanların bize baktığı, bizi
parmaklarıyla işaret ettiği, bize gülümsediği ve hatta bazen bize
güldüğü çok durumla karşılaştık. Bunlar beni ne kadar rahatsız etse de
artık anlıyorum ki bunları kabalıktan ya da bizi gücendirmek
istediklerinden yapmıyorlar, kendiliğinden böyle gelişiyor. Bu yazıyı
Türkiye’de okuyan bazı siyahların “Bırak bunları! Bize gerçeği anlat!”
dediğinden eminim ve anlatacağım da, ama burada insanların daha büyük
resmi görmelerini istiyorum. Hepimiz kendi çevremizin ürünleri değil
miyiz? Hepimiz kendi geçmiş deneyimlerimiz, kültürlerimiz, normlar ve
değerlerimizden ötürü bazı şekillerde hareket etmiyor muyuz? Onların
davranışlarını aklamıyorum, davranışları kabul edilemez. Ama onları
yargılayamazsınız çünkü siyahlar buralarda çok nadir görülüyor. Ancak
son yıllarda Türkiye’nin çekim gücünün artmasından dolayı siyah
öğrenciler ve diğer siyahi göçmenlerin gelmesiyle sayıları çoğaldı.
DEVAMINI OKUMAK ICIN.....
No comments:
Post a Comment