Society, Politics, and Economy in Modern Turkey: Sociology of Turkey - Maintained by Tugrul Keskin
We are at a point in our work when we can no longer ignore empires and the imperial context in our studies. (p. 5)
― Edward W. Said, Culture and Imperialism

Wednesday, September 16, 2015

Bizi Uyarmalıydınız: Türkiye’de Siyah Olmak

Mosa Nkoko

5 Harfliler - 12 Ağustos 2015

Mosa Nkoko’nun aşağıdaki yazısı Rumeysa Ceylan tarafından çevirilmiştir.

Burada oturmuş, bu konuya nasıl başlamam gerektiğini düşünüyorum çünkü söyleyecek çok şeyim var. Öncelikle, hepinize merhaba! Adım Mosa ve siyahi bir Afrikalıyım; zaten biliyordunuz değil mi? Bu çağda hâlâ siyahi insanların diğer ırkların göz dikmelerine maruz kalmalarına inanamıyorum. Bakın, size ırkçılık kartını oynayacak değilim, hayır! O taraklarda bezim yok. Son yazılarımda yurtdışındaki kişisel deneyimlerimden bahsetmiştim ama bu sefer Türkiye’deki tüm siyahların adına yazıyorum. Afro-Amerikan ya da Afrikalı olmanız farketmiyor, siyahi olduğunuz sürece muhtemelen bu anlatacaklarım sizin de günlük hayatınızın hikayesi ve burada anlatılanlar sadece öne çıkanlardan bazıları.
Şimdiye kadar ırkım üzerine pek düşünmemiştim, ta ki Türkiye’ye gelene kadar. Demek istediğim, siyahi olduğumu biliyorum ancak bu benim için hiç bir mesele olmamıştı. Pek çok insan bana Türkiye’de siyahi olmanın nasıl bir deneyim olduğunu sordu ve genelde onlara, “bana bu soruyu 2 sene önce sorsan kabus olduğunu ve düşmanıma dilemeyeceğimi söylerdim” diye cevap verirdim. Size Türklerin ırkçı olduğunu söylerdim ancak bu tam olarak doğru değil. Bana göre “ırkçı” kelimesi çok güçlü bir kelime, özellikle Türk halkı hakkında konuşurken aslında bu kelimeyi alın ve çöpe atın; hatta yapabiliyorsanız yakın. Şöyle diyelim: Türklerin bazılarının ırksal önyargıları var, bazıları ise fazla meraklı; bu onların doğasında var. Kendilerine yabancı bir şey gördüklerinde ona bakmak, dokunmak, onu hissetmek istiyorlar. Türkler sadece siyahi insanlara değil, onlara yabancı görünen herkese gözlerini dikiyor; ancak konu bize gelince sanıyorum ki derecesi biraz daha değişiyor.
Türkiye’de siyahsanız kesinlikle size aval aval bakılacaktır. Bazı bakışlar beğeni ya da meraktan ötürü ancak diğerleri yargılayıcı olacaktır. Daha önce de belirttiğim gibi, neredeyse 2 senedir buradayım ama hâlâ insanların bize egzotik meyvelermişiz gibi gözlerini diktiğini gördüğümde üzülüyorum. Bu durum kendimizden şüphe etmemize sebep oluyor çünkü bazı bakışlar görüntümüzde yanlış bir şey varmış etkisi yaratıyor. Diğer herkes gibi, insanın kendisine yabancı bir şey gördüğünde gözlerini dikmesini anlayabiliyorum ama bakılan bir insansa, bunu karşınızdakini rahatsız ya da daha az insanmış gibi hissettirerek yapamazsınız, hayır! Bu çok kaba. İnsanların bize baktığı, bizi parmaklarıyla işaret ettiği, bize gülümsediği ve hatta bazen bize güldüğü çok durumla karşılaştık. Bunlar beni ne kadar rahatsız etse de artık anlıyorum ki bunları kabalıktan ya da bizi gücendirmek istediklerinden yapmıyorlar, kendiliğinden böyle gelişiyor. Bu yazıyı Türkiye’de okuyan bazı siyahların “Bırak bunları! Bize gerçeği anlat!” dediğinden eminim ve anlatacağım da, ama burada insanların daha büyük resmi görmelerini istiyorum. Hepimiz kendi çevremizin ürünleri değil miyiz? Hepimiz kendi geçmiş deneyimlerimiz, kültürlerimiz, normlar ve değerlerimizden ötürü bazı şekillerde hareket etmiyor muyuz? Onların davranışlarını aklamıyorum, davranışları kabul edilemez. Ama onları yargılayamazsınız çünkü siyahlar buralarda çok nadir görülüyor. Ancak son yıllarda Türkiye’nin çekim gücünün artmasından dolayı siyah öğrenciler ve diğer siyahi göçmenlerin gelmesiyle sayıları çoğaldı.

DEVAMINI OKUMAK ICIN.....

No comments:

Post a Comment