Geçtiğimiz yüzyılda düzenin tornasından geçen ancak imalat hatası olarak ortaya çıkabilen kamusal aydınların yeniden, aynı mekanizmalarla vücuda gelmesi neredeyse imkansızdır. Bu nedenle yeni kamusal aydın, iradi şekilde tamamen düzenin dışında inşa edilmelidir.
Aytek Soner Alpan
Habersol - Cuma, 19 Aralık 2014
Alev Alatlı’nın edebiyat alanında “layık
görüldüğü” Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü alırken
yaptığı ve ölçüsüzlüğü oranında kışkırtıcı olan konuşması neticesinde
aydın kavramının etrafında dönen bir tartışma ile meşgulüz. Aynı
günlerde Yavuz Bingöl’ün “Tayyip fanclub”a üyeliğini açıklaması da bizi
ister istemez “aydın kime denir” sorusunun yanıtını aramaya itti. Burada
bu sorunun yanıtını vermemiz mümkün değil. Ancak başlangıç noktası
teşkil edebilecek kimi gözlemler yapabilir ve buradan aydın sorununa
dair bir çıkarımda bulunabiliriz.
Gözlem 1: Çağımız, aydın kaynaklarını kurutan, aydının yaşamasına izin vermeyen bir aydın-kırıcıdır.
Kapitalizm, yani piyasa diktatörlüğü koşullarında entelektüelin
hareket alanı ve varlık koşulu giderek ortadan kalkmaktadır. Bunun üç
temel sebebinden söz edilebilir:
İlk neden, entelektüel üretim sahasının tamamen piyasa koşullarına
tabi olması, ürünün ve bilginin metalaşmasıdır. Geldiğimiz noktada,
entelektüelin toplumsal rolünü yerine getirip getirmemesinin temel
kriteri piyasada elde ettiği başarı olmuştur. Haklarındaki intihal
iddialarına karşı en ufak bir tatmin edici yanıt verememiş ve
kitaplarının içerikleri hakkında defaten iplikleri pazara çıkarılmış
olan Elif Şafak, Orhan Pamuk gibi “romancılar”ın tedavülde
kalabilmelerinin başka açıklaması yoktur.
DEVAMINI OKUMAK ICIN.....
No comments:
Post a Comment