Aydinlik - 3 Mayis 2015
Ruzi Nazar: “CIA’nın Türk Casusu”.
Yakınları böyle adlandırırdı.
Bir huzurevinde sessiz sedasız vefat etti. (30
Nisan).
Apar topar Fethiye’de defnedildi.
“Apansız” gitti denilmez. 98 yaşındaydı.
Birkaç satırla “kahraman”ımızı tanıyalım.
Fırtınalı yaşamında üç dönem var.
İlkinde: Sovyetler Birliği vatandaşıdır.
1917’de Özbekistan’da başlar hayat yolculuğu.
Üniversite eğitimi biter. İkinci Dünya Savaşı başlar.
İkincisi: Nazilerin emrindedir.
Nazi Almanyası Sovyetler Birliği’ne saldırır (1941).
Hitler’in safına ilk geçenlerden olur.
Almanlar bir “Türkistan Lejyonu” kurar. Sovyetler’le
savaşması için.
Nazar, yöneticiler arasındadır.
Üçüncüsü: Amerika’nın emrindeki dönem.
Savaş bitiminde CIA’ya alınır (1951).
Görev alanı önemlidir: Sovyetler’deki milliyetler meselesi.
Yani: Müslüman halkları Sovyet rejimine karşı örgütlemek.
Sonunda CIA’nın “Sovyet Milliyetler Bürosu”nun
başına geçer.
Yaptığı iş kritiktir.
ABD başkanları Sovyet liderleriyle zirve mi yapacak?
Ruzi Nazar, başkana şahsen brifing veren isimdir.
Sovyetler’in “yumuşak karnı”nı anlatır.
Nazar, Türkiye’de de görev yaptı (1959-71).
Yakınları bir “yanlış”ı düzeltiyor.
Ankara’da “CIA İstasyon Şefi” değilmiş.
Yine CIA bünyesinde, Sovyetler’e odaklı istihbaratı
yönetmiş.
Gelelim, Nazar’la röportaj meselesine.
2012 ortalarında Almanya/Stuttgart’tayım.
Bedrettin Dalan da oradaymış.
Zorunluluktan yurt dışındaydı. Ergenekon davaları
yüzünden.
20-25 yıldır tanışırdık. Haber gönderdi. Buluştuk.
Uzun bir sohbet.
Özellikle ABD’nin Türkiye’deki etkisini konuştuk.
Sözü Ruzi Nazar’a getirdim.
Konuşuyormuş. Türklüğünü de vurguluyormuş.
Gündemimde bir ABD seyahati vardı.
Nazar’la nasıl bağ kurabileceğimi sordum.
Dalan her zamanki gibi pratikti.
“ABD’ye gitmene gerek yok. Ruzi Bey artık Türkiye’de
yaşıyor.”
Üstelik iyi de tanışıyorlarmış.
Telefon numarasını verdi. “Görüşmeyi kabul et”
diye arayacağını söyledi.
Türkiye’ye dönüşte aradım.
Telefonu Nazar’ın kendisi açtı.
Konuşmasına baktım. Zihni melekeleri yerinde.
Özet: Ziyaretine gelmek istiyordum.
Hiç duraksamadan kabul etti.
Adresini verdi. Antalya/Side’de kalıyordu.
Nazar, Kaf Dağı’nın ardındaki bir figürdü.
Bu kadar “kolay” olmasını beklemiyordum.
Antalya’ya gidiş yılbaşını buldu.
Belgesel yönetmeni Serkan Koç’la yola çıktık.
Kamera ekipmanı da yanımızda. Çekim de yapacaktık.
Nazar, CIA’nın canlı arşivi gibiydi.
Her sözü belge değeri taşıyacaktı.
Randevulaştığımız saatte kaldığı sitenin önüne geldik.
Arabamızdan indik. İki araba daha durdu yanımızda.
Gözler üzerimizde.
Bir kadın site girişinde bekliyordu.
Elindeki cep telefonunu uzattı: “Sizinle konuşmak
istiyor.”
Birileri alarm vaziyetindeydi.
Telefonu aldım. Öfkeli ses hemen kendini tanıttı:
“Ben Enver Altaylı...”
Özet: “Ruzi Bey’le konuşmanıza izin vermiyorum.”
Gerekçe: “Çok yaşlı. Adeta bir enkaz. Bu haliyle
konuşmasını uygun görmüyorum.”
Anladığım: Nazar, Altaylı’nın gözetimindeydi.
İkna çabalarım: Sonuçsuz.
Altaylı da yabancı değil.
Diğer ünlü bir Özbek Türkü.
1963: Talat Aydemir darbesinde Harb Okulu’ndan
çıkarıldı.
Fuat Doğu tarafından MİT’e alındı.
Alparslan Türkeş’in kurmay takımı arasına girdi.
MHP’nin Hergün gazetesini yönetti.
Bağımsızlıktan sonra Özbekistan’da üst düzey ilişkiler
kurdu.
Hâlâ bir kuyruklu yıldız gibi dolaşır.
Neyse..
Antalya seyahatinden hemen sonra bir kitap çıktı.
Adı: “Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu”.
İmza: Enver Altaylı.
Hemen okudum: Ruzi Nazar tablosunun en fazla
yüzde 10’uydu.
Temel sorun: Nazi ve CIA dönemini sorgulamıyordu.
Türkiye’deki faaliyetleri tümden “es” geçilmişti.
Dün tekrar konuştuk.
Mazereti vardı: “Birçok isim hâlâ sağ.”
Bir de not: Nazar’ın arşivi Enver Altaylı’da.
Ses ve görüntülü kayıtları da.
İnşallah bir gün örtüleri kaldırır.